19 Mayıs 2018 Cumartesi

KEMALİST YAKLAŞIM "HÜSNÜ MERDANOĞLU" YURTTA SULH, CİHANDA SULH

Hüsnü MERDANOĞLU Kimdir?

1951 yılında Şarkışla’nın Kaymak köyünde doğdu.
Ankara İktisadi Ticari ilimler Yüksek Okulu ile Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Uzmanlık bölümünü bitirdi.
İş yaşamı yanında, Atatürkçülük konusunda araştırma ve incelemeye yoğunlaştı.
Atatürkçü Düşüncenin (Kemalizm’in) yurttaşlarımız tarafından olabildiğince doğru anlaşılması için yurdumuzun birçok yöresinde konferanslar verdi ve bu doğrultuda birçok dergide çok sayıda makalesi yayımlandı.
1-“Tarihi Gerçekler Işığında Atatürkçü Düşüncenin Evrenselliği” (Kendi yayını, Ankara, 1999),
2-“AB Üyeliğine Atatürkçü Yaklaşım” (Küreselleşme Sürecinde Atatürkçü Düşünce, Güldikeni Yayını, Ankara, 2001),
3-“Ulusal Kurtuluş Süreci ve Kuvayı Milliye“ (Ümit Yayıncılık, Ankara, 2006),
4-“Kemalizm ile AB’nin Çelişkisi” (Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları, Antalya, 2006)
5-“Kemalizm ile Bütünleşen Alevilik” (Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları, Antalya, 2009) (baskı aşamasında),
başlıklarını taşıyan kitapları yayınlandı.
Ülkemizin ulus devlet bütünlüğü ve üniter yapısının korunması, ülke yönetiminin Kemalist ilkeler doğrultusunda yönetilmesi için durumdan görev çıkararak, yazılar ve kitaplar yazmayı sürdürmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, devletimizin kurucusu Atatürk’ün hedeflediği; tam bağımsız, ulusal egemenliğe dayalı, ulus devlet bütünlüğü içinde, çağdaş dünya devletleri düzeyinde var olabilesi için, ülkemizin Kemalist (Atatürkçü) Devlet modeline bağlı kalmayı sağlamaya yönelik olan amacıma ulaşmak için; sitede yer alan ve bugüne dek yazdıkları yazılar, yayınladıkları kitaplarla belirttiğim amaçlar doğrultusunda ürünler veren yazarların, yazılarının sitede yer almasına özen göstereceğim.

18 Mayıs 2018 Cuma

GÖREVİMİZ: "YURTTA SULH, CİHANDA SULH"

GÖREVİMİZ

Amacımı gerçekleştirmek için yasaların öngördüğü düzeyde, sorumluluk ruhu taşıyan duyarlı yurttaşlık görevini yerine getirmektir.

Amacım Nedir?

Yeryüzünün sayılı devletlerden biri iken, duraklama ve gerileme döneminde yabancı ve azınlıkların güdümüne giren Osmanlı İmparatorluğu yöneticiler, dış devletlerden ve azınlıklardan borç almaya alışmakla birlikte, başkalarından emir almaya da alışarak, devleti “Hasta Adam” durumuna düşürmüşlerdir.

Sonuç olarak; Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı sonrasında paylaşılmaya hazır bir devlet konumuna düşürülmüş ve “Mondros Mütarekesi” olarak bilinen 30 Ekim 1918 tarihinde kabul edilen paylaşma belgesi ile defin belgesi düzenlenen “Hasta Adam” tarihe gömülmüştür.

Atatürk’ün öcülüğünde örgütlenerek Kuvayı Milliye’yi (Ulusal Güçleri) kuran Türk halkı, emperyalist güçlerin paylaşım belgelerini yırtarak, tam bağımsızlığa, ulusal egemenliğe ve ulus devlete dayalı çağdaş Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur.

Emperyalizme karşı verdiği savaşı kazanan ve örnek bir devlet kuran Atatürk’ün devlet yönetim anlayışından rahatsız olan egemen güçler, özellikle Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye’nin kurulu olduğu bölgeye yerleşerek, müttefik görünümü altında Türkiye’nin önünü keserek diğer ezilen uluslara örnek olasını engellemeye çalışmaktadırlar.

Bu bağlamda; kalkınma hızımız Dünya Bankası öncülüğünde engellenmiş, ekonomi yönetimimiz aynı güçlerin kontrolü altında bulunan IMF’ye bırakılmış, onca olanaksızlıklara rağmen, ekonomik, sosyal, siyasi, askeri ve bölgesel barışın sağlanması yönünden elde edilen başarılar görmezden gelinerek, ülkemizin geleceği Avrupa Birliği’ne tam üye olmaya hedeflenmiştir.

Bu koşullar karşısında, Türkiye Cumhuriyeti’nin yeniden tam bağımsız, ulusal egemenliğe dayalı, ulus devlet bütünlüğü içinde, çağdaş dünya devletleri düzeyinde var olabilesi için; Kemalist (Atatürkçü) Devlet modeline bağlı kalmak zorunluluğu bulunmaktadır.

İşte bu zorunluluk nedeniyle, Anayasamız “Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir” hükmü doğrultusunda ve yasalarımızın ön gördüğü çerçeve içinde, halkımızı aydınlatmayı yurttaşlık görevi bilmekte ve amaç edinmekteyim.